Trending Topic

Untitled Document

21 Kasım 2018 Çarşamba

Biliyorum, bilmiyorum.

Selam.Kusmam lazım.İstediğimden değil, ihtiyacım olduğundan.Kusarken sonucunu, ertesini, hatta bir saniye sonrasını dahi düşünemezsin, sadece kusarsın. Beyin bir süreliğine kendini inzivaya çeker. Zira artık hazmedemediklerin midende birikir, dolar, ardından yutak borusundan yukarı doğru çıkarak şiddetli bir şekilde taşar. Normalde bağırsaklara doğru yönelip dışarı çıkması gerekenler, bu sefer girdikleri yere ihanet ederek oradan dışarı çıkmak isterler. Bu senin elinde değildir ve bu eylem sırasında geleceği düşünemezsin. "Düşünmezsin" değil, "Düşünemezsin", aradaki tek fark bir harftir, fakat o tek harf uçurumlar kadar fark yaratır. Ben de şu an düşünemiyorum bu anlatacaklarımın nereye varacağını. Sadece beyni kendini durdurmuş ve değil geleceğin, 1 saniye sonrasının bile kaygısını taşımayan biri halinde kusuyorum.Hayatında kaç tane adil olmaya çabalayan insan tanıyorsun? Sen adil olmaya çalışıyor musun? Seni bilmiyorum, tanıdıklarını da bilmiyorum, fakat büyük çoğunluğunuzun -hem de baya büyük bir çoğunluğunuzun- ezilene değil, kendisinin ezen tarafta olamayışına üzüldüğünü biliyorum. Adil olmak için değil, ezmek için güçlü olmaya çabaladığınızı biliyorum. Belki ben de bu insanlardan biriyimdir, bak onu da bilmiyorum.Sigara almaya indim, bizim sokaktaki çocuklar saklambaç oynuyordu. Ebe küçük bir çocuktu, gördü arkadaşlarından 2-3 tanesini, kalesine dönüp sobeledi. Boyu ebeden 30-40 cm daha büyük olan bir ergen irisi geldi oralardan, arsız arsız "bizi nerede gördüğünü söylemedin olum, belki bizi kandırıyon ne biliim, sobeee" deyip kaleye dokundu. Ben bile gördüm amına koduğumun evladını, kendisi de biliyordu gözüktüğünü ama güçlü olduğu için onun sözünün geçeceğini o da, ben de, ebe de biliyorduk. Ebe ise doğal bir refleks gösterdi. Oturdu olduğu yere, "ben oynamıyorum yeter artık ya" deyip ağlamaya başladı.Şu sahne bütün hayatımızın özetidir.Güçlü ezer, güçsüz çöker ve pes eder. Aslında güçsüzün yapması gereken ısrarla ayağa kalkıp "tamam lan, hadi bir daha oynayalım amına koduklarım" deyip güçlüye kafa tutmasıdır. Güçsüz de bilir doğrusunun bu olduğunu, fakat bazen bunu yapacak gücü kendisinde bulamaz. Bir yerden sonra pes eder. Direnecek takati ve gücü artık kalmadığında ise ya ağlar, ya kusar. Ağlama, kusma, bayılma; bunların hepsi taşıyamayacağımız yüklere gösterdiğimiz doğal tepkilerdir. Bu tepkiler var olduğu için normalde taşıyamayacaklarımızı taşıyabiliriz.Tutarsız birisi olduğu için Nietzsche'yi filozof değil edebiyatçı olarak görürüm fakat şu güç istenci konusunda baya hakkı var. Güçlü olmak istiyorsunuz, fakat ezene karşı direnmek için değil, ezmek için güçlü olmak istiyorsunuz.Yeni tanıştığım insanlara artık ilk fırsatta "Herkesin seni bir gün satabileceğini biliyorsun di mi?" diye soruyorum. Bak hatta ona kıyak olsun diye yönlendirme de yapıyorum, "Bu böyledir, di mi?" kalıbıyla soru sorarak boş kaleye gol attıran orta saha oyuncusu edasıyla asist yapıyorum. Bundan sonra ona kalan sadece tek bir dokunuş. "Hayır ya, ben insanlara güveniyorum" minvalinde bir cevap alıyorsam pek ısınamıyorum ona. Tamam diyorum, bu dayak yememiş. Yediyse de boş yere yemiş. Zira dayak yemek sadece üzerinden ders çıkarılırsa faydalıdır. Çektiği acılarla övünen insanlardan da nefret ederim zaten, tamam o acıyı çektin de ondan sonra neyi değiştirdin amcık ağızlı? Yaşıyla övünen insanlardan da bu yüzden nefret ederim.Yok vazgeçtim.Ben bildiğin insanlardan nefret ediyorum. Bak kusarken bu da kaçtı aradan. Dedim ya elimde değil diye. Sonrasını düşünemiyorum diye...Ben artık insanları sadece, Allah var olduğu için kalpleri kırılmaması ve olabildiğince adil davranılması gereken varlıklar olarak görüyorum. Hani Terminator nasıl dünyayı sadece kodlarla algılayan bir makineyse, ben de o makineye dönüşüyorum gitgide. Galiba ben sadece tek Tanrılı değil, aynı zamanda tek kullu bir dine inanıyorum.Yok bundan da vazgeçtim.Dedim ya bir saniye sonrasını bile düşünemiyorum diye.Daha o makine olma aşamasına geçemedim. Aslında o kıvamda olabilmeyi isterdim, ama artık adına genetik yapı mı dersin, fıtrat mı, yoksa maya mı, ne dersen de onda bu yok galiba. Bilmiyorum, belki de biraz vardır ve insanın her yeteneği kullanıldıkça geliştiği için belki bir gün o raddeye ulaşabilirim.Sana kalitesiz ve ahlak yoksunu bir insan örneği vereyim mi? Dertleşmek için anlattıklarını, günü geldiğinde kafana kakan, sana karşı koz olarak kullanan insan. İşte bu varlık, insan ile orospu çocuğu arasındaki bir ara formdur. Mesela buna hala bozuluyorum, zira dediğim gibi makineleşemedim. Seni öldürmeyen şey güçlendirmiyor, öyle amcık amcık süzlü sözlere kanmayın. Seni öldürmeyen darbe, seni süründürtüyor, ananı tillahını oracıkta sikiveriyor.Kalitesiz ve ahlak yoksunu bir insan örneği daha vereyim mi? Normalde dikkat etmeyeceği bir huyuna, sırf sen öz eleştiri yaparak dile getirdiğin için pür dikkat kesilen ve seni sürekli oradan vurmaya çalışan insan. İşte bu da bir ara formdur, insan ile orospu evladı arasında.Mesela bunlara da hala bozuluyorum. Dedim ya makineleşemiyorum diye.Hem sivri hem yumuşak olmak zor iş dayı.Bu hayatta şimdiye kadar ne yaptım, ete tırnağa dokunur bir şey yaptım mı, yaptıysam kaç tane, bunları bilmiyorum. Ama hepsini tek başıma yaptığımı biliyorum. Hatta hepsini insanlara rağmen yaptığımı biliyorum. Bak, "Bu işi yaptım" ve "Bu işi insanlara rağmen yaptım" cümleleri arasındaki uçurumu görebiliyor musun? Yazması kolay, 6 harf: "Rağmen". Ama bu tek sözcük uçurum kadar fark yaratır.Bir de yaptıklarını insanlar sayesinde yapanlar vardır. "Bu işi yaptım" ve "Bu işi şunun, onun sayesinde yaptım" cümleleri arasındaki uçurumu da görebiliyor musun?Şimdi "Bu işi insanlara rağmen yaptım" ve "Bu işi insanlar sayesinde yaptım" cümleleri arasındaki o katlanmış farkın şiddetini anlayabiliyor musun? Fizikte bağıl hız diye bir şey vardır ya hani... İnsanlar sayesinde işlerini halledenler x hızıyla giderlerken, sen onlara zıt yönde x hızıyla gidersin. Fakat insanlara rağmen bir şeyler yapmaya çalışıyorsan, sen onlara göre -2x hızla geriye doğru gidersin.Zor iştir yani "rağmen"i göğüsleyebilmek.Düşündüğünden daha da zor.Çok isterdim Terminator olabilmeyi. Yok edici anlamına geliyor ama o manada Terminator değil, etkilenmeyen, umursamayan bir makine olabilmeyi...Yok bundan da vazgeçtim, istemezdim.Galiba zor olsa da makbul olanı bu.Makineleşmeden hayatta kalabilmek. İnsanlara rağmen bir şeyler yapabilmek. Bin kere yere yıkılsan da bin birinci kez "sikerim ananızı, hadi bir daha" deyip ayağa kalkabilmek. Ezmek için değil, bir gün sana ihanet edeceklerini bilsen de sırf Allah'ın rızasını kazanabilmek adına ezilenleri korumak için güçlü olabilmek.Makbul olanlar işte bunlar.Bak kapı orada, görüyorum, biliyorum.Hem de o kapı açık.Ama o kapıya yürüyecek mecalim yok.Çünkü şu an sadece kusuyorum.Aslında ben uzun yıllardır kusuyorum.Hiç kesilmeden kusuyorum. Genellikle sessiz, bazen öğürüp herkese duyurarak...Ben şu an sadece kusuyorum. İstediğimden değil, ihtiyacım olduğundan.Ben ağzımı çalkalamaya gidiyorum.
//DENEME